İçeriğe geç

İçindekiler kısmına geç

Yanlış Anlaşıldığınızı mı Düşünüyorsunuz?

Yanlış Anlaşıldığınızı mı Düşünüyorsunuz?

Yanlış Anlaşıldığınızı mı Düşünüyorsunuz?

AHMET’İN kafası karışmıştı. Yakın arkadaşı Levent aniden ve izah edilemez bir şekilde kendisine karşı soğuk davranmaya başlamıştı. * Beraber oldukları zamanlar sanki aralarında bir duvar vardı ve verdiği selam birçok kez karşılıksız kalmıştı. Ahmet, arkadaşının yanlış anladığı bir şey söylemiş veya yapmış olabileceğinden korkmaya başladı. Acaba ne söylemiş ya da ne yapmıştı?

İnsanlar arasında yanlış anlaşılmalar yaygındır. Bunların birçoğu önemsizdir ve kolayca düzeltilebilir. Bazıları ise, moral bozucu olabilir, özellikle de yanlış izlenimler, silinmesi için sarfedilen tüm çabalara rağmen sürüp giderse. Yanlış anlamalar nasıl meydana gelir? Olayda taraf olan kişileri nasıl etkiler? İnsanlar sizin bir davranışınızı yanlış anlarsa ne yapabilirsiniz? Başkalarının hakkınızda ne düşündüğü sizin için gerçekten çok önemli mi?

Kaçınılmaz Bir Durum

İnsanlar düşüncelerimizi ve niyetlerimizi okuyamadığından, birisi er geç sözlerimizi veya hareketlerimizi yanlış yorumlayacaktır. İnsanların birbirlerini yanlış anlama olasılıkları çok fazladır. Bazen gerçekten de düşüncelerimizi arzu edilen bir netlik ve kesinlikle açıklayamayız. Arka plandaki bir ses ve dikkati dağıtan başka unsurlar insanların dikkatlerini bize tam olarak vermelerini zorlaştırabilir.

Bazı davranış biçimleri de yanlış yoruma elverişlidir. Örneğin, çekingen biri yanlış bir şekilde, soğuk, kayıtsız ya da gururlu olarak değerlendirilebilir. Geçmişte yaşanan kişisel deneyimler bazı durumlar karşısında akılcı tepkilerden çok duygusal tepkiler göstermeye yol açabilir. Kültür ve dille ilgili farklılıklar, insanların birbirlerini çaba harcamadan anlayamayacağını gösterir. Ayrıca, yanlış haberler ve dedikodu da varsa, söylenen veya yapılanlardan çıkarılan anlamın bazen asıl niyetten farklı olması bizi şaşırtmamalı. Tabii bu, niyetinin yanlış anlaşıldığını düşünenleri rahatsız eder.

Örneğin, Suzan, bir arkadaşının bulunmadığı ortamda, onun popülerliği hakkında masumane sözler söylemişti. Bu sözler, hangi bağlamda söylendiği doğru bir şekilde belirtilmeden başka bir yerde tekrarlandı. Sonra bu arkadaşı, Suzan’ı birkaç kişinin önünde öfkeli bir şekilde, bir erkek arkadaşından gördüğü ilgiyi kıskanmakla suçladı. Bütün bunlar Suzan’ı çok şaşırttı ve dehşete düşürdü. Suzan’ın sözleri tamamıyla yanlış yorumlanmıştı. Arkadaşını, ona hiçbir zarar vermek istemediğine inandırmak için harcadığı çabalar sonuçsuz kalmıştı. Bu durum büyük acılara yol açtı ve Suzan’ın, bu yanlış anlamayı tamamen düzeltmesi için çok uzun bir zaman gerekti.

Başkalarının, sizinle ilgili değerlendirmeleri çoğunlukla niyetinizi algılama biçimlerine bağlıdır. Bu nedenle insanlar niyetinizi yanlış yorumladığında üzülmeniz doğaldır. İnsanların sizi yanlış anlamasını gerektirecek hiçbir nedenin olmadığını düşünerek yapılan haksızlığa öfkelenebilirsiniz. Size göre, bu değerlendirmeler taraflı, eleştirici veya tamamen yanlıştır ve özellikle böyle haksız yargılarda bulunanların fikirlerine değer veriyorsanız, bu sizi derinden incitebilir.

İnsanların sizi değerlendirme şekline sinirlenebilirsiniz, fakat yine de, başkalarının fikirlerine saygı duymak uygundur. Başkalarının düşüncelerine aldırmamak İsa’nın takipçilerine özgü bir davranış değildir; sözlerimizin ve hareketlerimizin başka insanlara zarar vermesini asla istemeyiz. (Matta 7:12; I. Korintoslular 8:12) Dolayısıyla bazen bir kişinin, sizin hakkınızdaki yanlış fikrini düzeltmek için çaba harcamanız gerekebilir. Bununla birlikte, onay görmeye yönelik aşırı bir istekte bulunmanız da ters bir etki yaratarak özsaygınızı yitirmenize veya reddedilme duygusuna kapılmanıza yol açabilir. Unutmayın ki, gerçek değeriniz başkalarının ne düşündüğüne bağlı değildir.

Öte yandan, size yöneltilen eleştirinin gerçekten bir temeli olduğunu da kabul edebilirsiniz. Bu acı verebilir, fakat kusurlarınızı istekle ve dürüstçe kabul ederseniz, bu tür deneyimler sizi gerekli değişiklikleri yapmaya yönelterek yararlı olabilir.

Olumsuz Sonuçlar

Yanlış anlamalar ciddi sonuçlara yol açabilir de açmayabilir de. Örneğin, lokantada bir adamın yüksek sesle konuştuğunu duyduğunuzda, onun ya dışa dönük ya da gösteriş yapmaya çalışan bir insan olduğunu düşünebilirsiniz. Ama yanılıyor olmanız da mümkündür. Onun işitmeyle ilgili bir sorunu olabilir. Ya da bir mağazanın satış elemanı pek hoş biri gibi görünmeyebilir, oysa belki o anda kendini iyi hissetmiyordur. Bu tür yanlış anlamalar olumsuz izlenimlere neden olsa da, ciddi veya kalıcı zararlara yol açmaları olası değildir. Fakat bazen yanlış anlamalar bir felakete yol açabilir. Eski İsrail’in tarihindeki iki olayı ele alalım.

Davud, Ammon kralı Nahaş öldüğünde, babasının yerine tahta geçen oğlu Hanun’a başsağlığı dileklerini iletmek üzere ulaklar gönderdi. Fakat, ulakların ziyareti düşmanca bir davranış olarak algılanarak, Ammon diyarına casusluk yapmaya geldikleri gibi yanlış bir şekilde yorumlandı; bu, Hanun’un önce ulakları aşağılamasına sonra da İsrail’e savaş açmasına neden oldu. Sonuç olarak, en az 47.000 kişi öldü; tek neden iyi niyetin yanlış anlaşılmasıydı.—I. Tarihler 19:1-19.

İsrail tarihinin daha önceki döneminde yaşanan bir yanlış anlama ise oldukça farklı bir şekilde çözüldü. Ruben, Gad ve Manasse’nin yarım sıptı Erden Irmağı kenarında dikkati çeken bir sunak yapmıştı. İsrail’in diğer sıptları bunu Yehova’ya karşı sadakatsizlik ve isyan olarak değerlendirdiler. Bu nedenle, onlar askeri bir harekât için toplandılar. Şiddete başvurmadan önce, haberciler göndererek, sadakatsizlik olarak algıladıkları bu davranışla ilgili kızgınlıklarını belirttiler. Bunu yapmaları çok iyi oldu, çünkü sunağı yapanlar pak tapınmadan dönmek gibi bir niyetlerinin olmadığını, tersine sunağın Yehova’ya sadakatlerinin bir anıtı olarak hizmet edeceğini söylediler. Bu yanlış anlama da bir kıyıma neden olabilirdi, fakat hikmetli davranış korkunç sonucu önledi.—Yeşu 22:10-34.

Meseleleri Sevgi Ruhuyla Açıklığa Kavuşturun

Bu örnekleri karşılaştırmak bizim için eğitici olacaktır. Meseleyi açıklığa kavuşturmak, yapılması gereken hikmetli bir harekettir. İkinci olayda, her iki taraf birbirleriyle konuştuğu için, kim bilir kaç kişinin yaşamı kurtuldu? Eğer bir kimsenin gerçek niyetini anlayamazsanız, çoğu durumda belki yaşamlar tehlikede olmayacak, ama dostluklar tehlikeye girecektir. Bu nedenle şunları düşünün: Eğer birinin size uygun olmayan bir şekilde davrandığını düşünüyorsanız, acaba gerçek durumu bildiğinizden emin misiniz ya da durumu doğru yorumluyor musunuz? O kişinin niyeti nedir? Kendisine sorun. Onun sizi yanlış anlamış olabileceğini mi düşünüyorsunuz? Bu konuda kendisiyle konuşun. Gururun iletişim kurmanızı engellemesine izin vermeyin.

İsa yanlış anlamaları çözmek için mükemmel bir teşvikte bulundu: “İmdi, takdimeni mezbahta arzederken, kardeşinin sana karşı bir şeyi olduğu hatırına orada gelirse, takdimeni orada mezbahın önünde bırak, ve git, önce kardeşin ile barış, ve o vakit gel, takdimeni arzet.” (Matta 5:23, 24) Öyleyse yapılması gereken en uygun şey, başkalarını meseleye karıştırmadan o kişiyle özel olarak görüşmektir. Kabahatli tarafın, yakınmanızı ilk önce başka birinden duyması meseleyi daha da kötü bir hale sokacaktır. (Süleymanın Meselleri 17:9) Hedefiniz sevgi ruhuyla barışmak olmalıdır. Sorunu basit, kolaylıkla anlaşılan ve itham etmeyen sözlerle sakin şekilde açıklayın. Durumun sizi nasıl etkilediğini anlatın. Sonra, karşı tarafın görüşünü tarafsız bir şekilde dinleyin. Kişiye hemen kötü niyet yüklemeyin. Onun kötü bir niyetinin olmadığına inanmaya istekli olun. Unutmayın, sevgi “her şeye inanır.”—I. Korintoslular 13:7.

Tabii, yanlış anlamalardan kaynaklanan sorunlar çözüldüğünde bile, incitici duygular veya olumsuz sonuçlar devam edebilir. O zaman ne yapılabilir? Gerektiğinde, içtenlikle özür dilemenin yanı sıra, meseleyi düzeltmek üzere makul olarak yapılabilecek her şeyi yapmak uygundur. Bu durumların tümünde, incinen taraf ilham altında yazılan şu öğüdü izlemelidir: “Birbirinize hoşgörülü davranın. Eğer birinizin ötekinden bir şikâyeti varsa, Rab’bin sizi bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın. Bunların hepsinin üzerine yetkin birliğin bağı olan sevgiyi giyinin.”—Koloseliler 3:13, 14, Müjde; I. Petrus 4:8.

Kusurlu olduğumuz sürece yanlış anlamalar ve incinmiş duygular var olacak. Bir kimse hata yapabilir ya da düşüncesizce veya kırıcı bir tarzda konuşabilir. Mukaddes Kitap buna şöyle dikkat çekiyor: “Hepimiz çok şeylerde sürçeriz. Eğer bir kimse kelâmda sürçmezse, o adam kâmil olup bütün bedenini de zaptedebilir.” (Yakub 3:2) Yehova Tanrı bunu çok iyi bildiğinden bize şu talimatları verdi: “Darılmakta ruhun tez olmasın, çünkü dargınlık akılsızların bağrında barınır. Hem de kulunun sana sövdüğünü işitmiyesin diye, söylenilen bütün sözlere yüreğini verme; çünkü senin yüreğin de bilir ki, sen de çok kereler başkalarına sövdün.”—Vaiz 7:9, 21, 22.

‘Yürekleri Tartan Yehova’dır’

Ya birinin sizin hakkınızdaki kötü izlenimini gidermek imkânsız gibi görünüyorsa? Pes etmeyin. İsa’nın gerçek bir takipçisine özgü nitelikleri elinizden geldiğince geliştirmeye ve göstermeye devam edin. Gelişmeye ihtiyacınız olan konularda Yehova’dan yardım isteyin. Sonuç olarak gerçek kişisel değeriniz başka insanlar tarafından belirlenemez. Sadece Yehova doğru bir şekilde ‘yürekleri tartabilir.’ (Süleymanın Meselleri 21:2) İsa’ya bile saygı duyulmadı ve o insanlar tarafından hor görüldü, fakat bu durum Yehova’nın onunla ilgili görüşünü etkilemedi. (İşaya 53:3) Bazıları hakkınızda yanlış kanılara sahip olabilirse de, Yehova’ya, sizi anlayacağından emin olarak ‘yüreğinizi dökebilirsiniz’, “çünkü RAB insanın gördüğü gibi görmez; çünkü insan yüze bakar, fakat RAB yüreğe bakar.” (Mezmur 62:8; I. Samuel 16:7) İyi olanı yapmaya devam ederseniz, hakkınızda kötü bir izlenime sahip kişiler zamanla hatalarını anlayabilir ve fikirlerini değiştirebilirler.—Galatyalılar 6:9; II. Timoteos 2:15.

Makalenin başında sözü edilen Ahmet’i hatırlıyor musunuz? O, cesaretini toplayıp, Kutsal Yazılardaki öğüdü uygulayarak arkadaşı Levent ile konuştu; ona kendisini üzecek ne yaptığını sordu. Sonuç ne oldu? Levent çok şaşırdı. Onun kendisini üzecek hiçbir şey yapmadığını ve ona farklı davranmayı hiç düşünmediğini söyledi. Eğer soğuk göründüyse, bunun belki o anda zihninin başka bir şeyle meşgul olmasından kaynaklanmış olabileceğini belirtti. Levent arkadaşının duygularını istemeyerek incittiği için özür diledi ve meseleyi kendisine açtığı için teşekkür etti. Ve ilerde başkalarında da aynı izlenime yol açmamak için daha dikkatli olacağını ekledi. Aralarındaki bütün gerilim yok oldu ve iki arkadaş her zamanki gibi yakın dost olarak kaldılar.

Yanlış anlaşıldığını hissetmek hiçbir zaman hoş bir duygu değil. Ancak, meseleyi açıklığa kavuşturmak için imkân dahilinde olan tüm adımları atarsanız ve Kutsal Yazılardaki sevgi ve bağışlamayla ilgili ilkeleri uygularsanız, sizin de aynı güzel sonuçları almanız mümkündür.

[Dipnot]

^ p. 2 Bu makalede isimler değiştirilmiştir.

[Sayfa 23’teki resimler]

Meseleyi sevgi ve bağışlama ruhuyla açıklığa kavuşturmak mutlu sonuçlar doğurabilir